YAT İŞLETMECİLİĞİNDE VERGİLENDİRME ESASLARININ ULUSAL VE ULUSLARARASI MEVZUAT KARŞISINDAKİ DURUMU
Ümit ERKAN / Yeminli Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi / E. Vergi Müfettişi
Denizcilik sektörü dünyada olduğu gibi Ülkemizde de önemli sektörlerden biridir. Dünya Deniz Ticaret Filosu içerisinde ki payımızın her geçen yıl artarak 2018 yılı sonu itibariyle 1000 GT[1] ve üzeri Dünya Deniz Ticaret Filosu sıralamasında 15 üncü sırada[2] yer alması Türkiye’nin de Dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almaya başladığının göstergesidir.
Denizcilik sektöründe olan başarılar ülkelerin gelişmişlik seviyelerini göstermekte, yat ve tekne gibi araçların işletilmesi yoluyla da turizm sektörü hareketlenmekte ve döviz kaynağı sağlamaktadır. Bu noktada Ülkemizde denizcilik sektörüyle ilgili vergisel alanda birçok adım atılmıştır. Gerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu gerekse 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanun da deniz taşıtlarının işletilmesi ve kiralanması faaliyetlerine ilişkin istisna düzenlemelerine yer verilmiştir. Uygulamada ise denizcilik sektöründe, bir takım vergisel sorunların olduğunu görmekteyiz. Bu sorunların bir kısmı yasal vergi mevzuatımızdaki karışıklıktan bir kısmı ise Ülkemizin taraf olduğu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının farklı açıdan yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.