Logo

Çobançeşme Mah. Sanayi Cadde Nish Rezidans B Blok No:5-62 (Nish İstanbul Residance) Bahçelievler / İSTANBUL
info@efektifdenetim.com
0(212) 877 57 58

DOLAYLI VERGİLER VE GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ETKİLERİ

KATMA DEĞER VERGİSİ İLE İSTİHSAL (ÜRETİM) VE İSTİHLAK (TÜKETİM) VERGİLERİ ARASINDAKİ FARKLAR, HER İKİ VERGİ REJİMİNİN UYGULAMASINA YÖNELİK AVANTAJ VE DEZAVANTAJLAR

Ümit ERKAN / Yeminli Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi / E. Vergi Müfettişi 

umiterkan@efektifdenetim.com

 

            Devletin temel görevi kamusal hizmetleri ve dolayısıyla kamusal finansmanı sağlamaktır. Elbette ki bu amacın en önemli yolu vergilen­dirmedir.[1] Vergi adı altında toplanan kaynaklar yönetim sistemine paralel olarak var olan otoriteyi temsil eden iktidarın harcamalarının finansmanı için temel kaynağı oluşturmuş ve bu çerçevede esasen mali amaçlarla kullanılan araç konumunu uzun süre sürdürmüştür.[2] 2. Dünya Savaşı’nın ardından gelişen sosyal devlet anlayışı ve devletin üstlendiği vazifelerin çeşitlenmesi neticesinde vergilendirmenin amacı salt fiskal olmaktan çıkarak sosyal nitelikli bir içerik de kazanmıştır. 

 

Bir ülkenin vergi sistemi, o ülkenin hukuk sisteminin, siyasal, ekonomik ve sosyal kuruluşlarının ve hatta tarih ve geleneklerinin de etkisi altında kurulup ve gelişir.[3] Kamusal harcamalarını finanse etme görevi üstlenmiş olan devlet, kamu gelirleri arayışlarını tercih ettiği ekonomi politikası üzerinden gerçekleştirir.[4]

Vergilerin ekonomik kaynağına göre yapılan ayrımın yanında dolaylı ve dolaysız vergiler ayrımının da yapılması mümkündür. Vergiyi ödeyen ile vergi yükünü fiilen taşıyan kişinin aynı olup olmamasına göre yapılan ayrım ise dolaylı ve dolaysız vergiler kategorilerini karşımıza çıkartır.[5] Gider vergileri, gelir ve servet üzerinden alınan vergilerin aksine, gelirin ve servetin elde edildiğinde değil, harcandıkları zaman, mal ve hizmetlerin fiyatları içine gizlenmiş olarak tahsil edilirler.[6]

 

            Gelişmekte olan ülkelerin vergi gelirlerinin oransal dağılımına bakıldığında ilk sırada harcamalar üzerinden alınan vergi gelirleri karşımıza çıkmaktadır. Mali anestezi kabiliyeti yüksek ve harcamalar üzerinden alınan vergiler düşük maliyetli ve rahat toplanabilmesi nedeni ile yıllara dağılımı içerisinde toplam vergi gelirleri içindeki payı giderek yükselmiştir.

 

Devletlerin ekonomi ve maliye politikasındaki tercihleri dolaylı vergiler alanındaki oranların fazlalığında belirleyici olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde tüketim vergilerinin toplam vergi gelirleri içinde büyük bir orana ulaşmasının nedeni, bu ülkelerdeki vergi kapasitelerini belirleyen faktörlerden olan kişi basına gelir düzeyinin düşüklüğü, düşük verimlilik, yaygın ve dağınık tarımsal işletmelerden oluşan, gelir vergisi matrahlarına ulaşılması zor ve masraflı olan tarım sektörünün ağırlığı ve genellikle kayıt dışı kalan esnaf örgütlenmesi gibi unsurların varlığıdır.[7]

Bir dolaylı vergi türü olan tüketim (harcama) vergileri gelir ve servetin tüketim için harcanması nedeniyle alınan vergilerdir. Gelir ve servet kişilerin vergi ödeme güçlerinin göstergesi olduğu için vergilendirilmektedir. Gelir ve servet, kişilerin mali güçlerini gösterdiği gibi, kişilerin harcamaları da mali güçlerinin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Çalışmamızda katma değer vergisi ile istihsal (üretim) ve istihlak (tüketim) vergilerinin tarihsel gelişimine değinerek her iki vergi rejiminin uygulamasının avantaj ve dezavantajları açıklanmaya çalışılacaktır.